5. Peron

Radyoda eğlence denilince akla gelen isimlerden biri! Yaşam enerjisinin yoğunluğuyla ekip arkadaşlarının enerjisini sömürür ve en sonunda mutlu bir şekilde radyodan ayrılır. Ayrıca Kulis programının sesidir.

Rock n Roll ve müziğe dair her şey. Kendini bildi bileli şarkı söyler ve eğer onu kulaklıksız görürseniz bilin ki hayatında bir şeyler çok kötü gidiyordur. Nostalji ve melodram prensesidir öyle ki hala analog fotoğraf çeker ve kaset dinler. Çocukluğundan beri müzikle olan bağı rock yıldızı olma hayali ile yanıp tutuşmasına neden oldu. Eğer radyoyu açtığınızda birisi Ankara'dan bahsediyorsa o kesinlikle Aslı'dır. Bir yandan da modaya ilgisi onu hiçbir zaman kötü bir kombin ile göremezsiniz demektir. Sesini duyurma tutkusu ve ne olacağına asla karar verememesinden dolayı şu an oyunculuk okumakta.

Dünyayı gezme hayaliyle yanıp tutuşan şimdilik içindeki dünyayla yetinen birisi. Hem okur hem yazar hatta konuştuğundan daha çok yazar. Hep hayal dünyasında yaşadığından sürekli farklı fikirlerle ve kariyer planlarıyla karşınıza çıkabilir. Küçüklüğünden beri astronomiye ilgi duyar. Uzaya o kadar ilgilidir ki kendini başka bir dünyadan geldiğine bile inandırmıştır. Kim bilir belki bir gün uzaya bile çıkarım diye yaşar ve her gece yıldızlara bakıp hayal kurar. Zaman zaman sessizleşip dalıp gittiğini görebilirsiniz merak etmeyin kendi dünyasında gezintiye çıkmıştır. Tanımadığı birisinin gülümsemesi bile onu o gün mutlu etmeye yetebilir. O yüzden lütfen gülümseyin.

Üniversite tercih aşamasındayken tanıştım Radyo A ile. Umarım Anadolu Üniversitesini kazanırım ve radyoda program yaparım demiştim o zamandan. Şimdi burada yer almak, ekibin bir parçası olmak tarifsiz bir mutluluk. Birbirinden güzel parçaları ve Kampüste Gün Ortası programıyla da üniversitemizin en güncel etkinliklerini dinleyicilerime ulaştırıyorum. Rock ve Metal müzik benim için vazgeçilmez. Haber programcılığına özel olarak ilgiliyim.

Sözcüklerle oynamayı, hikâyeleri dinlemeyi ve anlatmayı, en çok da sesin gücünü keşfetmeyi sever. Bu yüzden, iletişim onun için bir meslekten çok, bir tutku! Radyo A, kendisini en özgür hissettiği yerlerden biri. Mikrofonun başına geçtiğinde sanki dünyayla farklı bir bağ kuruyor. Bir şarkının ilk notasında ya da bir cümlenin tam ortasında, o anın içinde kaybolması da tarifsiz bir his. Müziğe büyük bir ilgisi var, çeşitli enstrümanlar çalıyor ve her gün yeni melodiler keşfetmek onu çok mutlu ediyor. Kitaplar onun için bambaşka dünyaların kapılarını açıyor ve her türü kendine has buluyor. Hikâyelerin gücüne inanıyor, belki de bu yüzden dinlemeyi ve anlatmayı hiç bırakmıyor. Yeni diller öğrenmek, farklı kültürleri keşfetmek, lezzetli yemekler tatmak ve dans etmek onun için hayatı daha renkli kılan şeylerden. Spor yapmayı, at binmeyi, doğayla iç içe olmayı seviyor. Meditasyon, yoga ve tütsülerle kendine alan açmayı önemsiyor. Fotoğraf çekmek, anları bir kareye sığdırmak ise en sevdiği şeylerden biri. Bunların yanında, sivil alanda hak savunuculuğu yapıyor ve toplumsal meseleler üzerine düşünmeyi, üretmeyi çok değerli buluyor. Ve tüm bu tutkularını Radyo A’da, sesi ve müziği paylaşarak yaşamaya devam ediyor. Sesinin ulaştığı her yerde buluşmak üzere!

Radyo için doğduğumu, Radyo A ile tanıştıktan sonra öğrendim. Hep çenesi düşük bir çocuk oldum; büyüdükçe, içimdeki çocuğu hâlâ çok konuşarak yaşatmaya çalışıyorum. Konuşacak bir şeyim her zaman vardır, hiçbir şey bulamazsam filmlerden ve dizilerden bahsederim. Beni hiçbir yerde bulamıyorsanız, sinemadayım demektir. Tek başıma film izlemeye ve farklı dünyaların içinde kaybolmaya bayılırım. Sanırım fazla film izlediğimden, umutsuz bir romantiğim. Ortası olmayan bir insanım; her şeyi uçlarda yaşarım. Çok meraklıyım ama çok çabuk hevesim kırılır. Siyahı çok severim, ancak kafamın içinde rengârenk odalar da vardır. Bu yüzden dışarıdan soğuk gözüküyorsam aldırmayın, bir selam verin. Ha, bir de Samuray Jack’in yapmadığı hiçbir şeyi yapmam.

İçindeki renkleri dışa vurmayı seven, kendisi için doğru saç modelini henüz bulamamış biri. Yeniliklere açık, okumayı sever, kendi içinde bir sinefil olmayı amaçlar. Kim bu Hilal sorusunu kendisine uzun zamandır soruyor fakat henüz bulabilmiş değil. Zaman yönetimi kötü olsa da endişe edilecek bir şey yok. Heyecanlandığı zaman aşırı tepkiler verebilir, güler yüzlü biridir. Yayınlarında hala heyecanlanır ve bu heyecanı kaybetmeye niyeti hiç yoktur. Kafası karışık biri olduğu için düzenli bir ortamda bulunmaktan keyif alır. En çok zorlandığı konulardan biriyse karar vermek olabilir, seçeneklerin çok olması onu muhteşem bir çıkmaza sürükler.

Sorumluluk denildiği zaman akıllara gelmeyen ve sürekli kullandığı "zaten" kelimesiyle radyonun yaramaz çocuğu... Kaan Tok. Kapalı havalarda bir filozof edasıyla felsefe konuşur ama havalar eğer sıcaksa tut onu tutabilirsen! Kaan, İletişim Tasarımı ve Yönetimi bölümü öğrencisi olup Eskişehir doğumludur. "Ben edebiyattan ibaretim" diyor kendileri, ama biz ona "Hocam bu söz Kafka'nın değil miydi ya?" dediğimizdeyse de bize dil çıkartıyor!?... Hayatı sevdiği kadar Radyo A'yı da seviyor ve "Radyo benim hayatımın bir parçası" şeklinde bir söylemde bulunuyor. Hatta radyoyu çok sevdiği bulgur pilavından bile çok seviyormuş. Bir de kaykayı var arada sırada kaykay sürüyor. Böyle bu çocuk işte varsa yoksa "ZATEN!" Keyifli okumalar...

Hayata farklı bakmaya çalışan biri. Annesinin aldığı kitaplar sayesinde fantastik edebiyatla başlayan farklı ve özgün konuları kurcalama isteği zamanla bir hayat tarzı haline geldi. Daha sonra filmler ve oyunları keşfetti. Yeni bilgiler öğrenmeyi bir alışkanlık haline getirdi. İlgisini çeken her şeyi en ince ayrıntısına kadar didikler. Merak Murat'ı yaşatır. Gerekirse sabaha kadar uyumaz ama o kitabı bitirir, oyunu sonuna kadar oynar. Öğrendiklerini anlatırken gaza gelir bazen saatlerce anlatır. Evde vakit geçirmeyi çok sever öyle ki çoğu zaman evde yapmak istediklerine vakit yetmez. Ortaokul günlerinde yatarken dinlediği radyo hep hayali olmuştur, bunu gerçekleştirdiği için çok mutlu. Aynı zamanda bir çeşit bilim insanı. Daimi öğrenci. Elf okçu.

Yıllar önce okuduğu Otostopçunun Galaksi Rehberi romanıyla bilim kurguya aşık oldu. Star Trek'ten pek hazzetmese da Star Wars deyince akan sular Oğuz için duruyor. Bilim kurguya olan tutkusunun dışında plak, CD albüm, çizgi roman, aksiyon figürü ve sticker koleksiyonculuğu yapar. “CD albüm kaldı mı yea?” şeklinde soru soranlara oldukça tepkilidir. Moby’den Katatonia’ya, Bob Marley’den Nina Simone’ye geniş bir müzik yelpazesi vardır. Gitar, piyano ve davul çalar fakat esas olayı vokallik yapmaktır. Önceliği blues söylemek olsa da günündeyse arabesk de okur. Orta Çağ başta olmak üzere tarih araştırmaya, okumaya ve konuşmaya bayılır. Tüm bunların haricinde Oğuz, cumartesi gecelerinin “Hiperaktif”lerinden biri, “Karanlıkta Caz”ın sesi ve “Turuncu Plak”ın pikap iğnesi olur.

Anadolu Üniversitesi ve İletişim Bilimleri Fakültesi’yle yolu çocuk yaşta kesişti, bir daha da ayrılmadı. İlk önce Basın ve Yayın bölümünden mezun oldu, şimdi de aynı bölümde yüksek lisans yapıyor. Eskişehir’den ve kampüsünden vazgeçemeyenlerden. Radyo A’nın binasını gördüğü ilk günden beri mikrofon başına geçmenin hayalini kurdu, şimdi ise her yayına ilk günkü heyecanıyla oturmak, yaşamak onun için bir tutku. İletişim kurmayı, insanları dinlemeyi ve hikâyeler anlatmayı sever. Müziğin ritimleri onu bambaşka dünyalara götürürken, Galatasaray da hayatının en temel ve renkli parçalarından biri. Eskişehir onun için sadece bir şehir değil, bir yuva. Anadolu Üniversitesi ve İletişim Bilimleri Fakültesi ise hep içinde olduğu kopamadığı bir parça. Kısacası, aşkla ve duygularıyla yaşayan, kafasına koyduğunu yapan ve her zaman anlatacak bir hikâyesi olan biri. Ayrıca kendisi Türk Kahvesi programının sesi olur.

Anadolu Üniversitesi Gazetecilik bölümü mezunu. Hayatı yüksek tempoda yaşar ve bu yüzden tam bir yorgun savaşçıdır. Genelde yoğun olmak kendi tercihidir ve kendini görev adamı olarak tanımlar. “Hayır” diyebilme özelliği olmadığı için kimsenin yapmadığı işleri de göğüsler. Ayrıca tam bir kahve insanı ve tiyatroya aşık, hayalperest biri. Kendi ütopyası vardır ve orada tiyatro sahnesinden asla inmez. Hayallere imkansız gözüyle bakmaz ve kurduğu hayallerin içindeki gerçekliklere tutunur. Ona göre her şeyin başı inanmaktır. Radyo programcısı olmak da kurduğu hayallerden sadece bir tanesidir. Üniversite sınavından tam bir gün önce Radyo A binasının önüne gelip “Elbet bir gün burada olacağım.” dedikten sonra kendini Radyo A’da bulur. İyi ki de bulur. Aynı zamanda kendisi “Bir Eski Şarkı” programının sesidir. Eski zamanlara ayrı bir hayranlığı vardır. İçindeki nostaljik insanı da ancak bu programla dışarı vurmayı başarır.

Her şey 6 aylıkken konuşmaya başlamasıyla ya da insanlara sesini ulaştırma merakıyla başladı. Küçük yaşta polis radyosunun kapısında beni de alın diye direttiği gibi Radyo A kapısında da diretti ve bugün sizlere sesini ulaştırıyor. Her zaman bir bülbül gibi konuşmak istese de sevdiği insanlarla sohbet esnasında süt dökmüş kediye dönüyor ve sadece onları dinlemek istiyor. “Nasıl gidiyor” sorusuna “koşturmaya devam” cevabı alıyorsanız Zehra ile sohbet ediyorsunuz demek. Yürümeye olan zaafı da hayat koşturmasından geliyor zaten. Bir de bilgiye olan açlığı var. Öğrenmenin yaşı ve sınırı yok diyerek iki lisans bitirdi, şimdi de yüksek lisansın yollarında koşuyor. Spora ve sanata olan aşkı profesyonel olsa da emekleri hep amatör kaldı. Kendi küçük dünyasında dergileri, kitapları ve koleksiyonları ile yaşıyor.

Radyo A Programcısı

Kasetçalar

Radyo A Programcısı

Radyo A Programcısı